Para, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Hayatımızın o kadar içinde ki paradan konuşmak, nefes almak kadar doğal bir şey! Günlük konuşmalardan edebiyata, şarkı sözlerinden filmlere kadar her yerde karşımıza çıkıyor.
Hele bir de para hakkındaki konuşmaları İngilizce yapıyorsanız konu çok daha keyifli hale geliyor. İngilizce para konusuda eşi görülmemiş bir hazineye sahip. Mesela “Time is money” diyerek zamanın bile nakit kadar değerli olduğunu vurguluyor. Fakat hemen heveslenmeyin “Money doesn’t grow on trees” diyerek de bizi tasarruflu olmaya yönlendiriyor.
Bu deyimler sadece paradan bahsetmekle kalmıyor aynı zamanda hayatın ilginç gerçeklerini de yüzümüze vuruyor. Mesela bazen “The best things in life are free” diyerek sevginin ve mutluluğun parasız olduğunu hatırlatıyor bazen de “Put your money where your mouth is” diyerek söz değil icraat bekliyor.
Hadi gelin, para hakkında konuşurken sizi kahkahalara boğacak ya da “Vay be, ne kadar doğru!” dedirtecek bu deyimlere beraber göz atalım!
Para ile ilgili 20 İngilizce atasözü ve deyim
İngilizce, hem nasıl para kazanacağımız hem de onu nasıl harcayacağımız konusunda bize bazı ipuçları veriyorlar. Bu deyimler, sadece paranın değerini değil aynı zamanda bazen küçük bir espriyle hayatın gerçeklerini de gözler önüne seriyor. Hadi, para ve tasarrufla ilgili İngilizcede sıkça kullanılan 20 atasözü ve deyimi inceleyelim.
- Time is money
Zamanın ne kadar değerli olduğunu anlatan bu ifade, iş dünyasında sıkça kullanılır ve “Zaman kaybedersen para kaybedersin” mesajını verir.
Örnek:
A: Why are you rushing through this project? (Bu projeyi neden bu kadar hızlı yapıyorsun?)
B: Because time is money! The faster we finish, the more we can move on to other clients. (Çünkü vakit nakittir! Ne kadar hızlı bitirirsek o kadar çabuk diğer müşterilere geçebiliriz.)
- Money doesn’t grow on trees
Bu deyim, paranın sınırsız olmadığını ve kolay kazanılmadığını vurgular. Çoğunlukla çocuklara ya da harcamalarına dikkat etmeyen kişilere hatırlatma yapmak için kullanılır.
Örnek:
A: Can we buy the latest phone? (En yeni telefonu alabilir miyiz?)
B: Not this month. Money doesn’t grow on trees, you know. (Bu ay olmaz. Biliyorsun, para ağaçta yetişmiyor.)
- Put your money where your mouth is
Söylediklerinizi eylemlerinizle desteklemeniz gerektiğini ifade eden bu deyim, büyük iddialarda bulunan insanlara söylenir.
Örnek:
A: I believe this is the best investment ever! (Bu, şimdiye kadarki en iyi yatırım!)
B: Well, put your money where your mouth is and invest in it. (O zaman söylediklerini destekle ve yatırım yap.)
- The best things in life are free
Hayattaki en değerli şeylerin para ile satın alınamayacağını ifade eder. Paranın önemli olduğu kadar manevi şeylerin de değerini hatırlatır. Dostça bir kucaklaşmayı ya da sıcak bir aile yemeğini parayla satın alamazsınız ya?
Örnek:
A: I spent the whole weekend with my family, and it was wonderful. (Bütün hafta sonumu ailemle geçirdim, harikaydı.)
B: Exactly! The best things in life are free. (Kesinlikle! Hayattaki en güzel şeyler bedava.)
- Cash cow
Bu ifade, finansal olarak kazançlı ve istikrarlı bir kaynağı temsil eder.
Örnek:
A: That app has been making millions since its launch. (O uygulama çıktığından beri milyonlar kazanıyor.)
B: It’s a real cash cow for the company. (Bu, şirket için tam bir gelir kaynağı.)
- Break the bank
Bu deyim, bir şeyin çok pahalıya mal olduğunu ya da bütçeyi aştığını anlatır.
Örnek:
A: Let’s go on a luxury vacation this summer. (Bu yaz lüks bir tatile çıkalım.)
B: Sure, as long as it doesn’t break the bank. (Tabii, bütçemizi aşmadığı sürece.)
- Penny for your thoughts
Bir ortamda sessiz kalan kişilerin neler düşündüğünü merak ettiğinizde bu ifadeyi kullanabilirsiniz.
Örnek:
A: You’ve been quiet for a while. A penny for your thoughts? (Bir süredir sessizsin. Ne düşündüğünü söyler misin?)
B: I’m just wondering how to solve this problem. (Sadece bu sorunu nasıl çözeceğimi düşünüyorum.)
- Easy money
Genellikle az çaba gerektiren ancak güven vermeyen veya geçiçi bir kaynağını ifade eder. Örneğin kısa süreli işler ya da şansa dayalı kazançlar “easy money” olarak tanımlanabilir.
Örnek:
A: He made some easy money selling lemonade at the park. (Parkta limonata satarak kolay para kazandı.)
B: That sounds like a smart idea for the weekend! (Hafta sonu için akıllıca bir fikir gibi görünüyor!)
- Make a living
Bu deyim, geçimini sağlamak için düzenli bir iş yapmayı ifade eder. Sadece temel ihtiyaçları karşılayacak kadar para kazanıldığı durumlardan bahseder.
Örnek:
A: What do you do to make a living? (Geçimini sağlamak için ne yapıyorsun?)
B: I work as a teacher. (Öğretmen olarak çalışıyorum.)
- Born with a silver spoon in one’s mouth
Bu ifade, kişinin zengin bir ailede doğan ve hayatında ekonomik zorluk çekmemiş kişileri ifade eder. Maddi olarak ayrıcalıklı bir geçmişe sahip olmak demektir.
Örnek:
A: Why doesn’t she worry about her bills? (Neden faturaları için endişelenmiyor?)
B: She was born with a silver spoon in her mouth. Her family is very wealthy. (O,ağzında gümüş bir kaşıkla doğdu. Ailesi çok varlıklı.)
- Balance the books
Genellikle işletmeler tarafından kullanılan bu ifade, gelir gider dengesini ifade eder.
Örnek:
A: Are we making a profit this month? (Bu ay kâr ediyor muyuz?)
B: Not yet, but I’ll balance the books and let you know. (Henüz değil ama hesapları dengeleyip sana haber vereceğim.)
- Bring home the bacon
Bu deyim, bir kişinin çalışarak eve ekmek getirmesi anlamına gelir.
Örnek:
A: Who brings home the bacon in their family? (Ailelerinde geçimi kim sağlıyor?)
B: Both of them work full-time jobs. (İkisi de tam zamanlı çalışıyor.)
- Go Dutch
Bir restoranda ya da başka bir yerde herkesin kendi hesabını ödemesi anlamına gelir. Türkçede buna “Alman usulü” deriz.
Örnek:
A: Shall we go Dutch tonight? (Bu gece hesabı bölelim mi?)
B: Sure, that works for me. (Tabii, bana uyar.)
- Cheapskate
Bu ifade, cimri veya pinti anlamlarına gelir.
Örnek:
A: He never tips the waiter. (Garsona asla bahşiş vermez.)
B: What a cheapskate! (Ne cimri biri!)
- Money to burn
Çok fazla paraya sahip olmayı ve parayı rahatça harcayabilecek durumda olmayı ifade eder. Yani o kadar zenginsiniz ki yakacak odun bittiyse banknotları kullanabilirsiniz!
Örnek:
A: How can he afford such an expensive car? (Böylesine pahalı bir arabayı nasıl alabiliyor?)
B: He’s got money to burn. (Harcayacak çok parası var.)
- Tighten your belt
“Kesenin ağzını sıkmak” anlamına gelen bu deyim, ekonomik zorluklar sırasında kullanılır.
Örnek:
A: We need to tighten our belts until I find a new job. (Yeni bir iş bulana kadar kesenin ağzını sıkmamız gerekiyor.)
B: That’s a good plan to save money. (Para biriktirmek için iyi bir plan.)
- Golden handshake
Bir çalışanın işten ayrılırken aldığı büyük tazminat ya da ikramiyeyi ifade eder.
Örnek:
A: Why is she leaving her position? (Neden görevinden ayrılıyor?)
B: They offered her a golden handshake. (Ona büyük bir tazminat teklif ettiler.)
- Be in the red
Bu deyim, borçlu olmak ya da zarar etmek anlamlarına gelir.
Örnek:
A: How’s the business doing? (İşler nasıl gidiyor?)
B: Not great. We’re still in the red. (Pek iyi değil. Hâlâ zarardayız.)
- Money talks
Bu ifade, paranın insan üzerinde bir gücü olduğundan ve her işin para ile çözülebileceğinden bahseder.
Örnek:
A: How did he get that promotion so quickly? (Bu kadar hızlı terfiyi nasıl aldı?)
B: Well, money talks. He probably made a big donation. (Ne diyebilirim ki, para konuşur. Büyük bir bağış yapmış olabilir.)
- Hit the jackpot
Büyük bir başarı ya da kazanç elde etmeyi ifade eden bu deyim, hem şans oyunlarında hem de iş hayatında sıkça kullanılır.
Örnek:
A: They sold their startup for millions. (Start-up’larını milyonlara sattılar.)
B: Sounds like they hit the jackpot! (Sanırım büyük ikramiyeyi vurdular!)
Sıkça sorulan sorular
Sizler için para ile ilgili İngilizce atasözleri ve deyimler hakkında akla en çok takılan soruları ve cevaplarını derledik!
İngilizce “para biriktirmek” ne demek?
“Para biriktirmek” İngilizce de “save money” şeklinde ifade edilir. Ayrıca “putting money aside” ya da “saving up” gibi ifadeler de sıkça kullanılır.
İngilizce tasarruf ile ilgili atasözleri nelerdir?
Tasarruf ile ilgili atasözlerine örnek olarak “A penny saved is a penny earned” (Bir kuruş biriktirmek, bir kuruş kazanmak gibidir) veya “Money doesn’t grow on trees” (Para ağaçta yetişmez) verilebilir.
En çok kullanılan para ile ilgili İngilizce atasözleri ve deyimler nelerdir?
“Time is money, money doesn’t grow on trees, put your money where your mouth is” İngilizce sıkça tercih edilen para ile ilgili atasözleri ve deyimler arasındadır. Bunlar paranın değerini, zor kazanıldığını ve sözden çok eylemin önemli olduğunu anlatır.
Novakid’le tanışın!
İngilizce öğrenmenin en etkili yolu, öğrendiklerini gerçek bir konuşma ortamında kullanmaktan geçer. Sadece kelimeleri ezberlemek ne yazık ki yeterli değil. Dil becerilerinizi geliştirmek için konuşma pratiği yapmanız gerekir. Çocuklar için İngilizce kursu Novakid’de Novakid’deki uzman eğitmenlerimizle düzenlediğimiz grup dersleri, çocuğunuzun İngilizceyi aktif bir şekilde konuşarak öğrenmesini sağlamak için birebir! Bize katılabilir ve çocuğunuzun konuşarak İngilizce öğrenmesi için etkili bir adım atabilirsiniz.