İngilizce “only” ve “just” kullanımı: “Only” ne demek, “just” ne demek, nasıl kullanılırlar, örneklerle öğrenelim!
- İngilizce “only” ne demek, nasıl kullanılır?
- İngilizce “just” ne demek, nasıl kullanılır?
- İngilizce “only” ve “just” farkı: Test
- Novakid’le tanışın!
İngilizcede bazı kelimeler birbirinin tamamen aynısıymış gibi gelseler de aradaki ufak kullanım farkları sebebiyle birbirlerinden ayrılabiliyorlar. “Only” ve “just” kelimeleri de bu duruma oldukça iyi bir örnek.
Evet, “only” ve “just” kelimelerinin neredeyse aynı olabileceği doğru, fakat bu iki kelimeyi her zaman birbiri yerine kullanamıyoruz, yani tamamen eş anlamlı değiller. Aralarındaki farkı tanımak için ikisinin de kullanımını örneklerle öğrenmek gerekiyor.
Bu yazımızda tam da bunu yapacağız. İngilizcede “only” ne demek ve “just” ne demek, bolca örnekle açıklayacağız. İki kelimenin de kullanım alanlarından bahsettikten sonra bir bilgi testiyle öğrendiklerimizi pekiştireceğiz. Öğrenmeye başlıyoruz!
İngilizce “only” ne demek, nasıl kullanılır?
“Only” kelimesi İngilizcede “yalnızca”, “sadece”, “ancak” gibi anlamlara gelebilir. Daha Türkçe çevirisinden bile bu kelimenin oldukça esnek bir kullanımı olduğunu anlıyoruz. Bunların üzerinden tek tek geçelim ve örnek cümlelerle konu anlatımımızı destekleyelim.
“Only” kelimesinin “yalnızca”, “sadece” anlamında kullanımıyla başlayalım. Bahsedilen şey için bir başka seçenek olmayan durumlarda “only” kelimesini kullanabiliyoruz.
Örnek: This restaurant only serves vegetarian food. (Bu restoran yalnızca vejetaryen yemekler sunuyor.)
Örnek: This offer is available only to members. (Bu teklif yalnızca üyelere sunuluyor.)
Örnek: You can only enter the building with a key card. (Binaya yalnızca kart anahtarla girebilirsiniz.)
Benzer bir şekilde, “only” kelimesi, bir eylemin yalnızca tek bir sebep için yapıldığını belirtmek istediğimiz durumlarda da karşımıza çıkabiliyor.
Örnek: I only stopped by to drop off your book; I can’t stay long. (Kitabını bırakmak için uğradım; uzun süre kalamam.)
Örnek: She only joined the team to spend more time with her friends. (Sadece arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçirmek için takıma katıldı.)
“Only” kelimesini aynı zamanda bir şeyin miktarının ne kadar az olduğunu vurgulamak istediğimizde de kullanabiliriz.
Örnek: I’ve only got three eggs left; it’s not enough to bake the cake. (Sadece üç yumurtam kaldı; keki yapmak için yeterli değil.)
Örnek: We’ve only got a few minutes before the show starts. (Gösteri başlamadan önce sadece birkaç dakikamız var.)
Buna biraz benzer bir anlamla “only” kelimesi, bir şey hakkında hayal kırıklığı yaşandığını ifade etmek için de kullanılabilir. Bu durumda “only” genelde ya gerçekleşen bir şeyin beklentileri karşılamadığını ya da bir sonucun beklenen kadar iyi olmadığını belirtir.
Örnek: She studied for weeks and only got a C. (Haftalarca çalıştı ama sadece C aldı.)
Örnek: We traveled for hours, only to find out the museum was closed. (Saatlerce seyahat ettik, sırf müzeyle kapalı olduğunu öğrenmek için.)
Örnek: He trained so hard but only managed to finish seventh. (O kadar çalıştı ama sadece yedinci olabildi.)
“Only” ifadesi bunlara ek olarak ”sadece” kelimesinin “altı üstü” gibi bir anlam taşıdığı şekilde de kullanılabilir. Bu durumda “only” kelimesini “merely” veya “simply” ile eş anlamlı gibi düşünebiliriz.
Örnek: I was only trying to help; I didn’t mean to upset you. (Sadece yardım etmeye çalışıyordum; seni üzmek istemedim.)
Örnek: I only glanced at the painting, but it left a strong impression on me. (Resme sadece göz ucuyla baktım, ama bende güçlü bir izlenim bıraktı.)
Örnek: Don’t misunderstand me, I’m only joking. (Beni yanlış anlama, sadece şaka yapıyorum.)
“Only” kelimesinin sıfat olarak kullanılması da mümkün. Bu durumda tıpkı en başta bahsettiğimiz kullanımdaki gibi, alternatif olmayan durumlardan bahsediyoruz. “Only” kelimesinin bu kullanımını Türkçedeki “tek” gibi düşünebiliriz.
Örnek: This is the only way to solve the puzzle; there’s no alternative. (Bu, bulmacayı çözmenin tek yolu; başka bir seçenek yok.)
Örnek: He’s the only student in the class who scored a perfect grade. (Sınıfta tam not alan tek öğrenci o.)
Örnek: This is the only book I’ve ever read that made me cry. (Beni ağlatan tek kitap bu oldu.)
Üstelik “only” kelimesini bir conjunction “bağlaç” olarak kullanmak da mümkün. Çok yaygın olmasa da bu kullanımda “fakat”, “ancak”, “şu var ki” gibi bir anlama geliyor.
Örnek: We’d have gone hiking, only it started raining heavily. (Yürüyüşe çıkacaktık, ama sağanak yağmur yağmaya başladı.)
Örnek: He said he’d help, only he had to leave early for a meeting. (Yardım edeceğini söyledi, ama bir toplantıya erkenden gitmesi gerekiyordu.)
Örnek: We were ready to leave for the beach, only the car wouldn’t start. (Plaja gitmeye hazırdık, ama araba çalışmadı.)
Tüm bunlara ek olarak “only” kelimesinin “if” ile birlikte kullanıldığı durumlar da mevcut. Bu iki kelimenin hangi sırayla birbiri ardına geldiğine göre farklı bir anlam ifade edebiliyoruz.
“Only if” kullanımı, İngilizce şart cümlelerinde kullanılarak bahsedilen koşulun kesinlikle gerçekleşmesi gerektiğini vurgulamamıza yarayabiliyor.
Örnek: You’ll succeed only if you stay focused and work hard. (Sadece odaklanır ve çok çalışırsan başarılı olursun.)
Örnek: We’ll take a trip this weekend only if the weather improves. (Sadece hava düzelirse bu hafta sonu bir geziye çıkarız.)
Örnek: We’ll invest in the project only if it’s guaranteed to be profitable. (Sadece kârlı olacağı garanti edilirse projeye yatırım yapacağız.)
Gördüğümüz üzere bu kalıp çoğunlukla first conditional içeren cümlelerde karşımıza çıkıyor. Tabii zero conditional cümlelerde kullanırsak da hata yapmış olmayız. Örneğin, günlük hayatta çok karşımıza çıkmasa da matematiksel kanıtlar gibi bazı konularda “if and only if” kalıbını sık sık görebiliriz.
“If only” ifadesi ise genellikle istek, dilek veya pişmanlık belirtilen cümlelerde karşımıza çıkabiliyor. Yani özellikle third conditional türü cümlelerde bu kalıbı görmemiz gayet doğal olur. “If only” kullanımının Türkçe anlamını ise “keşke” gibi düşünebiliriz.
Örnek: If only I had listened to your advice, I wouldn’t be in this mess. (Keşke tavsiyelerini dinleseydim, bu karmaşanın içinde olmazdım.)
Örnek: If only I had known about the sale, I would have bought that dress. (Keşke indirim hakkında bilseydim, o elbiseyi alırdım.)
İngilizce “just” ne demek, nasıl kullanılır?
“Just” kelimesi İngilizcede kullanıldığı bağlama göre “yalnızca”, “sadece”, “hemen”, “az önce” gibi anlamlara gelebilir.
Fark etmişsinizdir ki bu anlamlardan bazıları “only” ile tıpatıp aynı. Peki o halde “only” ve “just” kelimelerini nasıl ayırt edeceğiz?
Aslına bakarsanız kimi durumlarda bu iki kelimeyi ayırt etmemize gerek yok. “Only” ve “just” kelimelerinin bazı kullanımları gerçekten aynı. Bu kullanımlarda aradaki tek fark, “just” kelimesinin biraz daha gayriresmi anlaşılması.
Peki ya “just” ve “only”nin eş anlamlı olduğu kullanımlar hangileri? Hemen açıklayalım!
“Only” kelimesinin bahsettiğimiz ilk kullanımında, yani bahsedilen şeyin tek seçenek olduğu durumlarda “just” kullanımı da mümkün.
Örnek: The tickets are valid just for today. = The tickets are valid only for today. (Biletler yalnızca bugün için geçerli.)
Fakat “just” kelimesini, “only” kelimesinin aksine “tek” anlamında sıfat olarak kullanamıyoruz. “Just” kelimesi sıfat olarak kullanıldığında “adil” anlamına geliyor, ki bu da yalnızca bir sesteşlik durumundan ibaret.
Örnek
- This is the only jacket that fits me properly. – DOĞRU
- This is the just jacket that fits me properly. – YANLIŞ (Bana tam uyan tek ceket bu.)
“Just” kelimesi, bir şeyin ne kadar az olduğunu vurgularken de “only” ifadesiyle değiştirilebilir biçimde kullanılabiliyor.
Örnek: I just have 5 dollars in my wallet. = I only have 5 dollars in my wallet. (Cüzdanımda yalnızca 5 dolar var.)
Aynı durum, hayal kırıklığı belirtilen kullanımlar için de geçerli.
Örnek: She saved all her money for the trip, just to lose her wallet. = … only to lose her wallet. (Tüm parasını yolculuk için biriktirdi, sırf cüzdanını kaybetmek için.)
“Just” kullanımı tıpkı “only” gibi “tek bir amaçla” anlamı da verebilir.
Örnek: She just called to ask about the meeting time. = She only called… (Sadece toplantı saati hakkında soru sormak için aradı.)
“Altı üstü” gibi bir anlam verdiğimiz, yani “simply”, “merely” kelimelerini aklımıza getirebileceğimiz cümlelerde de hem “only” hem “just” kullanabiliriz.
Örnek: I just wanted to help, but you misunderstood me. = I only wanted to… (Sadece yardımcı olmak istedim, ama beni yanlış anladın.)
İstek, dilek ya da pişmanlık belirtilen conditional cümlelerinde de “just” kullanabiliriz. Ancak bu durumda cümleyi “if (özne) had just …” şeklinde kurmamız gerekir.
Örnek: If you had just listened to me, everything would have been fine. (Eğer sadece beni dinleseydin her şey iyi olurdu.)
Fakat elbette “just” kelimesinin kendine özgü kullanımları da var. Şimdi de hemen bunları açıklayalım.
“Just” kelimesi, “only”nin aksine bir eylemin çok yakın bir zamanda gerçekleşip bittiğini ifade edebiliyor. Üstelik bu durumda present perfect kullanabileceğimize dair çok iyi de bir ipucu oluyor. Fakat “just” kelimesinin bu kullanımının Amerikan İngilizcesinde past simple ile mümkün olduğunu da hatırlatalım.
Örnek: I’ve just finished writing my report. (Az önce raporumu yazmayı bitirdim.)
Örnek: I’ve just come back from the store. (Az önce marketten döndüm.)
“Just” kullanımı aynı zamanda bir eylemin çok kısa sürede, basit bir şekilde gerçekleşeceğini belirtmeye de yarayabilir.
Örnek: He’ll just find a way to solve that problem. (O problemi çözmenin bir yolunu buluverir.)
Örnek: I’ll just grab a glass of water. (Hemen bir bardak su alacağım.)
Bunların yanı sıra “just” kelimesi, belli bağlamlarda “aynen” ya da “tam” anlamına da gelebilir.
Örnek: The city looked just how I imagined it. (Şehir, aynen hayal ettiğim gibi görünüyordu.)
Örnek: Everything played out just as planned. (Her şey tam planlandığı gibi gerçekleşti.)
Örnek: She arrived just in time. (Tam zamanında geldi.)
Son olarak “just” kelimesi, çeşitli şekilde vurgu yapmak için de kullanılabilir. Örneğin, bir kısıtlamanın çok ciddi olduğunu “just” ile ifade edebiliriz.
Örnek: Not apologizing after damaging someone’s belongings is just not acceptable! (Birinin eşyalarına zarar verdikten sonra özür dilememek asla kabul edilemez!)
Veya “just” ile çok daha genel bir vurgu yapıp, Türkçede cümlenin sonuna “işte” getirdiğimiz durumlardaki gibi düşünebiliriz. Özellikle de “just”ın yanında bir auxiliary verb (yardımcı fiil) gelen durumlarda bunu çok görürüz.
Örnek: No matter how hard I try, I just can’t solve this question! (Ne kadar denersem deneyeyim bu soruyu çözemiyorum işte!)
Örnek: I don’t know why this is the correct answer, but it just is. (Bunun neden doğru cevap olduğunu bilmiyorum, ama öyle işte.)
İngilizce “only” ve “just” farkı: Test
İngilizcede “only” ve “just” kullanımını birbirinden ayırt edebileceğimizi öğrendik. Peki ya şimdi de bu iki kelime üzerine bir bilgi testi çözerek öğrendiklerimizi pekiştirmeye ne dersiniz?
Novakid’le tanışın!
İngilizcede “only” ve “just” gibi ifadelere hakim olmanın tek yolu dile mümkün olduğunca maruz kalmak. Novakid’de online İngilizce derslerimizde çocuklara tam da bunun için mükemmel bir ortam sunuyoruz. Siz de şimdi aramıza katılın ve çocuğunuzun İngilizceyi hem bolca duyup hem de bolca kullanacağı konuşma pratiği derslerimizden 1 ay boyunca ücretsiz faydalanın!
İngilizceyi yaşayarak öğrenme prensibimizi aşağıdaki videodan öğrenebileceğiniz üzere teke tek derslerimizde de uyguluyoruz:
Eğer siz de çocuğunuzun İngilizceyi en doğal haliyle öğrenmesini isterseniz ücretsiz deneme dersinizi şimdi alın!