- İngilizce telefon konuşmalarında sıkça kullanılan ifadeler ve kelimeler
- Telefonda İngilizce konuşurken kullanılan kısaltmalar
- İngilizce telefon konuşmalarına diyalog örnekleri
- Sıkça sorulan sorular
- Novakid’le tanışın!
Evden çıkarken yanınıza almayı unuttuğunuzu fark ettiğinizde size ufak çaplı kalp krizi geçirten şey nedir? Bizce birçok kişinin cevabı cep telefonu olacaktır. Günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan telefonlar, iş, okul ve sosyal yaşamımızda kritik bir rol oynar. Bir toplantı ayarlamak, bir randevu almak veya uzaktaki sevdiklerimizle konuşmak için sürekli telefon kullanırız.
Özellikle yaşadığımız bu dönemde telefonla iletişim kurabilmek çok önemlidir. Bir de yurt dışında olduğunuzu ya da İngilizce konuşmanız gereken bir telefon konuşması yapmanız gerektiğini düşünün. Otel rezervasyonu yapmak, müşteri hizmetleriyle görüşmek veya iş görüşmesi yapmak gibi durumlarda İngilizce telefon diyaloglarına hakim olmak büyük bir avantaj sağlar.
Eğer telefonda İngilizce konuşurken kullanılan ifadeleri veya kelimeleri bilmiyorsanız hiç endişelenmeyin! Bu yazımızda İngilizce telefon konuşmalarını ve sıkça kullanılan ifadeleri inceleyeceğiz. Bızz, bızz… Hazırsanız başlıyoruz.
İngilizce telefon konuşmalarında sıkça kullanılan ifadeler ve kelimeler
Telefonla konuşurken doğru İngilizce kelimeleri kullanmak, kendimizi net ve anlaşılır bir şekilde ifade etmemizi sağlar. Birine ulaşmaya çalışırken ya da bir mesaj bırakırken belirli ifadeleri bilmek işleri kolaylaştıracaktır. İşte karşılıklı telefon konuşmalarında kullanılan İngilizce ifadeler ve Türkçe kaşılıkları!
Örnek: Hello (Merhaba)
Örnek: Goodbye (Güle güle / hoşça kal)
Örnek: Hello, this is … speaking. (Merhaba, ben … .)
Örnek: May I speak to … please? (… ile konuşabilir miyim?)
Örnek: Who’s calling, please? (Kiminle görüşüyorum?)
Örnek: Hold on a moment, please. (Lütfen hatta kalın.)
Örnek: I’m sorry, … is not available right now. (Üzgünüm, … şu an müsait değil.)
Örnek: May I take your message? (Mesajınızı alabilir miyim?)
Örnek: Could you please tell … that I called? (…’e aradığımı söyleyebilir misiniz?)
Örnek: Could you speak a little louder please? (Biraz daha yüksek sesle konuşabilir misiniz?)
Örnek: Could you repeat that, please? (Bunu tekrar edebilir misiniz?)
Örnek: I’ll call you back later. (Sizi daha sonra arayacağım.)
Örnek: Can you hear me clearly? (Beni net duyabiliyor musunuz?)
Örnek: The line is breaking up. (Hat çekmiyor/kesiliyor.)
Örnek: Thank you for calling. (Aradığınız için teşekkür ederim.)
Örnek: Sorry for the inconvenience. (Rahatsızlık için özür dilerim.)
Unutmayın ki İngilizce telefon konuşmalarındaki dil, konuşmanın bağlamına göre değişir. İş görüşmeleri, resmi randevu alma veya müşteri hizmetleriyle konuşma gibi durumlarda formal (resmi) bir dil kullanılırken arkadaşlar veya aile bireyleriyle yapılan konuşmalarda “informal” (günlük) bir dil tercih edilir.
Resmi konuşmalarda daha kibar bir dil kullanılır. “Can” yerine genellikle daha nazik bir alternatif olan “Could” tercih edilir. Ayrıca “Would you mind…?” veya “May I…?” gibi ifadeleri de örneklerde olduğu gibi sıklıkla duyabilirsiniz.
Örnek:
Secretary: Hello, ABC Company. How may I assist you? (Merhaba, ABC Şirketi. Size nasıl yardımcı olabilirim?)
Customer: Hello, could you please connect me to Mr. Smith? (Merhaba, beni Bay Smith’e aktarabilir misiniz?)
Secretary: Certainly. May I ask who’s calling? (Kimin aradığını sorabilir miyim?)
Customer: This is John Adams. (Ben John Adams.)
Secretary: One moment Mr. Adams. I’ll transfer your call. (Bir dakika Bay Adams. Sizi aktarıyorum.)
Günlük İngilizce telefon konuşmalarında ise dil, daha rahat ve doğaldır. “Could” yerine “Can” kullanılabilir ve cümleler daha kısa ve doğrudan olabilir.
Örnek:
Emma: Hey, Jake! Can I talk to Anna? (Selam Jake! Anna ile konuşabilir miyim?)
Jake: Hey! She’s not here right now. Can I take a message? (Selam. Şu an burada değil. Mesajını alabilirim.)
Emma: No, it’s okay. I’ll call her later. (Sorun değil. Daha sonra ararım onu.)
Jake: Alright, talk to you later! (Tamamdır, sonra konuşuruz.)
Emma: See ya! (Görüşürüz.)
Telefonda İngilizce konuşurken kullanılan kısaltmalar
Günümüzde telefon görüşmeleri sadece sesli aramalarla sınırlı kalmıyor aynı zamanda mesajlaşma yoluyla da sıkça iletişim kuruyoruz. Mesajlaşırken kısaltmalarını, sesli konuşmalarda ise kendilerini kullandığımız bazı kalıpları inceleyelim.
İngilizce kısaltmalar | Açılımları | Türkçe karşılıkları |
ASAP | As soon as possible | Mümkün olan en kısa sürede Not: Konuşmalarda da ASAP olarak kullanılabilir |
BRB | Be right back | Hemen döneceğim |
BTW | By the way | Bu arada |
FYI | For your information | Bilginize |
IDK | I don’t know | Bilmiyorum |
TTYL | Talk to you later | Sonra konuşuruz |
NP | No problem | Sorun değil |
LOL | Laugh out loud | Sesli gülmek |
ETA | Estimated time of arrival | Tahmini varış zamanı |
AYT | Are you there? | Orada mısın? |
Size ve çocuğunuza harika bir hediyemiz var!
Çift dilli Sihirli Hikaye kitabı
İngilizce telefon konuşmalarına diyalog örnekleri
Telefon konuşmaları her zaman aynı formatta gerçekleşmez. Rezervasyon yaptırmak, yemek siparişi vermek veya yanlış numarayı tuşlamak gibi senaryolarla karşılaşabiliriz. İşte bu tür senaryolar için birkaç farklı örnek telefon diyaloğu!
Yemek rezervasyonu yaptırırken
Telefonda rezervasyon yaptırırken geçebilecek İngilizce bir diyalog:
Restaurant: Good evening, Bella Italia Restaurant. How may I help you? (İyi akşamlar, Bella Italia Restoran. Size nasıl yardımcı olabilirim?)
You: Hi, I’d like to make a reservation for dinner. (Merhaba, akşam yemeği için rezervasyon yapmak istiyorum.)
Restaurant: Sure! For how many people? (Tabii! Kaç kişi için?)
You: For four people, please. (Dört kişi için, lütfen.)
Restaurant: What date and time would you like? (Hangi tarih ve saat için rezervasyon yapmak istersiniz?)
You: This Saturday at 7 p.m. (Bu cumartesi saat 19.00’da.)
Restaurant: One minute please… Can I have your name, please? (Bir dakika lütfen… İsminizi alabilir miyim?)
You: Sure, it’s Emily Brown. (Tabii, ismim Emily Brown.)
Restaurant: Great! Your reservation is confirmed. See you on Saturday! (Harika! Rezervasyonunuz onaylandı. Cumartesi görüşmek üzere!)
You: Thank you! See you then. (Teşekkürler! Görüşmek üzere.)
Yemek siparişi verirken
Telefonda yemek siparişi verirken yaşanabilecek bir diyaloğu inceleyelim.
Restaurant: Hello, Pizza House. How can I help you? (Merhaba, Pizza House. Size nasıl yardımcı olabilirim?)
You: Hi, I’d like to place an order for delivery. (Merhaba, sipariş vermek istiyorum.)
Restaurant: Sure! What would you like to order? (Tabii! Ne sipariş etmek istersiniz?)
You: One large pepperoni pizza and a garlic bread, please. (Bir büyük boy pepperoni pizza ve bir sarımsaklı ekmek, lütfen.)
Restaurant: Perfect. Can I have your address? (Harika. Adresinizi alabilir miyim?)
You: Yes, it’s 25 Green Street, Apartment 4B. (Evet, Green Caddesi 25, Daire 4B.)
Restaurant: Your total is $18.99, and your order will arrive in about 30 minutes. (Toplam tutar 18.99 dolar ve siparişiniz yaklaşık 30 dakika içinde ulaşacak.)
You: Thank you! (Teşekkürler!)
Yanlış numarayı arayınca
Bazen de işler istendiği gibi gitmeyebilir. Aşağıdaki diyaloğu inceleyerek bu gibi durumlarda nasıl bir konuşma geçebileceğini görelim.
You: Hello, is this Mark? (Merhaba, Mark’la mı görüşüyorum?)
Stranger: No, I’m sorry. I think you have the wrong number. (Hayır, üzgünüm. Sanırım yanlış numarayı aradınız.)
You: Oh, I apologize for the mistake. (Ah, hatam için özür dilerim.)
Stranger: No problem. Have a nice day! (Sorun değil. İyi günler!)
You: You too! (Size de!)
Mesaj bırakırken
Eğer aradığınız kişi müsait değilse daha sonra dinleyebilmesi veya bir başkasının ona iletmesi için bir mesaj bırakabiliriz. Gelin, böyle bir durumda gerçekleşebilecek örnek diyaloğa bir bakalım!
Receptionist: Hello, Johnson & Co. How can I help you? (Merhaba, Johnson & Co. Size nasıl yardımcı olabilirim?)
You: Hi, may I speak to Mr. Johnson, please? (Merhaba, Bay Johnson ile konuşabilir miyim?)
Receptionist: I’m sorry, but he’s in a meeting right now. Would you like to leave a message? (Üzgünüm, şu anda bir toplantıda. Mesaj bırakmak ister misiniz?)
You: Yes, please. Could you tell him that Sarah called? (Evet, lütfen. Ona Sarah’ın aradığını söyleyebilir misiniz?)
Receptionist: Of course! I’ll let him know. (Tabii ki! Ona ileteceğim.)
You: Thank you! Have a great day. (Teşekkür ederim! İyi günler dilerim.)
Sıkça sorulan sorular
Sizler için restoranda yaşanabilecek İngilizce diyaloglar konusunda akla en çok takılan soruları ve cevaplarını derledik!
Novakid’le tanışın!
İngilizce konuşma pratiği yapmak, dil öğrenmenin olmazsa olmazlarındandır. Çocuklar için İngilizce kursu Novakid’de uzman eğitmenlerimizle birlikte çocuklara öğrendiklerini konuşarak pekiştirebilecekleri bir ortam sunuyoruz. Hemen şimdi aramıza katılabilirsiniz!
Ayrıca birebir derslerimiz ile de çocuğunuz için kişiselleştirilmiş bir öğrenim imkanı sunuyoruz. Daha detaylı incelemek için aşağıdaki videoya göz atabilirsiniz!
Siz de çocuğunuzun İngilizceyi konuşarak öğrenmesini istiyorsanız ücretsiz deneme dersinizi hemen alın.