Herkesin bariz bir şekilde farkında olduğu fakat üzerine konuşmadığı bir durum için “elephant in the room” dendiğini ya da hararetli bir şekilde konuşan bir kişiye “hold your horses” dendiğini daha önce hiç duymuş muydunuz? İlk duyduğunuz anda bu gibi ifadelere pek anlam verememiş olabilirsiniz ve bu durum oldukça normal. Çünkü bu gibi ifadeler, barındırdıkları kelimelerden farklı anlamlar taşımaktadırlar.
İngilizcede bu gibi ifadelere “idioms” yani “deyimler” denir. Deyimler, yan yana gelen kelimelerin yarattığı mecaz anlamlarla bizi güldürür, düşündürür ve bazen de şaşırtırlar.
Bazı deyimler kullanıldıkları bağlamlarla bir şekilde ilişkili gibi dururken bazıları aklınıza gelmesi imkansız anlamlara sahip olabilir. Bu ilginç deyimleri öğrenirken hem kahkahalara boğulursunuz hem de şaşkına dönersiniz.
Peki, İngilizcedeki komik ve ilginç deyimlerine beraber göz atmaya ne dersiniz?
Komik ve eğlenceli 16 farklı İngilizce deyim!
Deyimler, karmaşık ya da uzun açıklamaları tek bir cümlede özetlemenin mükemmel bir yoludur. Pek çok deyim, mizahi bir anlatıma sahiptir. Sizler için komik ve ilginç İngilizce deyimleri derledik!
- Under the weather
Bu ilginç deyimi kendinizi hasta veya halsiz hissettiğiniz zamanlarda kullanabilirsiniz.
Örnek: It looks like you are a little under the weather. (Görünüşe göre biraz hastasın.)
- Monkey business
Bu maymunlar ne tür bir işin peşinde acaba? Pek de önemli bir şey olmasa gerek. Bu deyimi tamamen bu şekilde hayal edebilirsiniz, pek de önemli olmayan bir iş üzerine çalışan şakacı maymunlar!
Örnek: I wonder what kind of a money business you are planning this time? (Merak ediyorum acaba bu sefer nasıl bir saçmalık planladın?)
- Let the cat out of the bag
Bu deyim, bir sırrı açığa çıkarmak ya da istemeden de olsa söylemek anlamına gelir.
Örnek: I was planning a surprise party, but Jane let the cat out of the bag. (Bir sürpriz parti planlıyordum ama Jane baklayı ağzından kaçırdı.)
- The lights are on, but nobody’s home
Bu komik deyim, birinin fiziksel olarak orada olduğunu ama zihinsel olarak tamamen dalgın ya da dikkatsiz olduğunu ifade eder. İçeri bakıyorsun, ışıklar yanıyor ama orada yaşayan biri var mı, emin değilsin!
Örnek: She just stared at me when I asked her a question, the lights were on, but nobody was home. (Ona bir soru sorduğumda sadece yüzüme baktı, aklı bir karış havadaydı.)
- Hold your horses
Birini sakinleştirmek ya da acele etmemesi gerektiğini anlatmak için bu eğlenceli deyimi kullanabilirsiniz.
Örnek: Hold your horses, there’s no need to rush to the conclusion. (Acele etme, hemen sonuca atlamamız için bir sebep yok.)
- The elephant in the room
Hayır, odada gerçekten bir fil yok! Aslında bu deyim, herkesin farkında olduğu ama hakkında konuşmaktan kaçındığı bariz bir problem ya da durum için kullanılır.
Örnek: Everyone was having small talk, ignoring the elephant in the room. (Herkes havadan sudan konuşuyor ve bariz problemi göz ardı ediyordu.)
- Running around like a headless chicken
Bu komik deyim, birilerinin çok yoğun ama aynı zamanda tam olarak ne yaptığını bilmeden oradan oraya koşturduğu durumlar için birebir! Genellikle kontrolsüz bir şekilde yapılan aceleci ve dağınık işleri tanımlamak için bu deyimi kullanabilirsiniz.
Örnek: I’ve been running around like a headless chicken all morning trying to get everything done before the meeting. (Toplantıdan önce her şeyi halletmek için sabahtan beri deli danalar gibi koşturuyorum.)
- Bull in a china shop
Bu deyim, birinin çok dikkatsiz ya da sakar davranarak ortalığı dağıtmasına gönderme yaparken kullanılır. Düşünsenize, devasa bir boğa porselen tabaklar ve biblolarla dolu bir dükkâna giriyor! Tam bir kaos ortamı.
Örnek: Be careful with that vase, you’re like a bull in a china shop! (O vazo ile dikkatli ol, çok sakarsın!)
- Couch potato
Bu deyim tüm gün koltukta yayılıp televizyon izlemekten başka bir şey yapmayanlar kişileri tanımlamak için birebir!
Örnek: He’s turned into a couch potato since he got that new gaming console. (Yeni bir oyun konsolu aldığından beri bir koltuk patatesine döndü.)
- Everything but the kitchen sink
Bu deyimi şu şekilde düşünebilirsiniz: İki günlüğüne bir tatile gidiyorsunuz ama sanki taşınıyormuş gibi bavul hazırlamışsınız. İşte bu ilginç deyim tam da o anlar için!
Örnek: We’re only going for a weekend, but she’s packed everything but the kitchen sink! (Sadece hafta sonu için gidiyoruz ama o, hemen hemen her şeyi yanına almış!)
- Get up the wrong side of the bed
Kötü bir ruh halinde olan, suratı asık ya da mızmız insanlara hitaben bu deyimi kullanabilirsiniz.
Örnek: He’s been grumpy all morning, he must have gotten up on the wrong side of the bed. (Sabahtan beri somurtuyor, yatağın ters tarafından kalkmış olmalı.)
- Elvis has left the building
Bu deyim, gösteri sona erdiğinde ya da önemli biri bir yerden ayrıldığında kullanılır. Elvis sahneyi terk etti, yani artık daha fazlasını beklemeye gerek yok!
Örnek: There’s nothing more to see here, Elvis has left the building. (Görecek başka bir şey kalmadı, Elvis binayı terk etti.)
- Cat got your tongue
Birinin ne diyeceğini bilemediği anlarda bu deyim kullanılır. Sanki biri dilini yutmuş da konuşamıyormuş gibi hayal edebilirsiniz.
Örnek: You’ve been so quiet all dinner. What’s wrong, cat got your tongue? (Akşam yemeği boyunca çok sessizdin. Ne oldu, kedi mi dilini kaptı?)
- When pigs fly
“Domuzlar uçtuğunda” ifadesi, bir şeyin asla gerçekleşmeyeceğini mizahi bir dille anlatmanın eğlenceli bir yoludur. Bu deyim, imkansız veya gerçekleşmesi son derece imkansız bir durumu ifade ederken kullanılır.
Örnek: Sure, he’ll finish his project on time… when pigs fly! (Tabii, projesini zamanında bitirecek… çıkmaz ayın son çarşambasında!)
- Go bananas
Bu ilginç deyim, birinin aşırı heyecanlandığı veya kontrolünü kaybettiği durumları tanımlar. Bir olaya aşırı heyecanlandığınız veya birinin keçileri kaçırdığını düşündüğünüz durumlar için birebir!
Örnek: When he saw the puppies, he went bananas and wanted to adopt them all. (Yavruları görünce çıldırdı ve hepsini sahiplenmek istedi.)
- To pig out
Domuzların yemek yediğini hayal edin. Kocaman tabakları bir çırpıda bitirirler değil mi? İşte bu deyim tam da böyle insanları ya da durumları tanımlamak için!
Örnek: Let’s not pig out at the buffet, we still have dessert to enjoy. (Açık büfede domuz gibi yemeyelim, hâlâ tadını çıkaracağımız tatlılar var.)
- Drinking like a fish
Bu deyim ise aynı bir balığın suda yüzmesi gibi bir insanın da alkolün içinde yüzdüğünü, yani çok fazla içtiğini anlatır.
Örnek: You need to stop drinking like a fish, it’s not good for your health. (Balık gibi içmeyi bırakmalısın, bu sağlığın için iyi değil.)
- Bite the bullet
Acı verici de olsa bir olayı cesurca göğüslemek anlamına gelen bu deyim, askerlerin acıya dayanmak için mermi ısırdığı eski savaş zamanlarından kalma!
Örnek: The project is tough, but we’ll have to bite the bullet and finish it. (Proje zor ama dişimizi sıkıp bitirmemiz gerekiyor.)
Sıkça sorulan sorular
İşte eğlenceli İngilizce deyimler hakkında sıkça sorular sorular ve cevapları:
En çok bilinen deyimler nelerdir?
En çok bilinen İngilizce deyimler arasında “break the ice” , “the elephant in the room” ve “let the cat out of the bag” gibi ifadeler bulunur.
Dil ile ilgili deyimler nelerdir?
Dil ile ilgili deyimler arasında “lost for words” , “speak of the devil” ve “keep your tongue in check” gibi ifadeler örnek olarak verilebilir.
İngilizce “deyim” ve “atasözü” nasıl denir?
İngilizcede “deyim” kelimesi “idiom” olarak, “atasözü” kelimesi ise “proverb” olarak ifade edilir.
Novakid’le tanışın!
İngilizce öğrenirken aklımıza pek çok soru gelebilir ve bu soruların uzmanlar tarafından doğru şekilde yanıtlanmasını isteyebiliriz. Online İngilizce derslerimizde, çocuklarınıza bu tür bir rehberlik sunuyor ve etkili bir şekilde İngilizce öğrenmelerini sağlıyoruz. Siz de çocuğunuzun etkileşim dolu derslerimizle İngilizce öğrenmesini isterseniz bize katılın!