İçine kapanık çocuklar nasıl arkadaş edinebilir, ebeveynler bu konuda neler yapmalıdır?
İçe dönüklük veya utangaçlık birçok çocuğun sosyal ortamlarda geri kalmasına, arkadaş edinmemesine sebep olabilir. Ebeveynler, bu konuda çocukların tam olarak ne hissettiğini ve ne istediklerini anlayıp çocuklara bunlara göre yardım etmelidir. Bunun için de utangaçlık, içe dönüklük, sosyal kaygı gibi kavramlar arasındaki ince detaylara hakim olmak gerekiyor.
Biz de bu yazımızda çocukların arkadaşlık kuramama nedenlerini anlayabilmek için gerekli kavramları anlattık. Utangaç çocuğa nasıl davranmalı, çekingenlik neden olur gibi sorulara cevaplar vermeye çalıştık. O hâlde haydi başlayalım!
Utangaçlık ve içe dönüklük arasındaki fark nedir?
İçine kapanık bir çocuk söz konusu olduğunda “utangaçlık” ve “içe dönüklük” kavramları birbirinin yerine sık sık kullanılabiliyor. Fakat bu iki kavram arasında aslında küçük bir fark bulunuyor.
Utangaçlık, bir kişinin bir şeyi yapmak istemesine rağmen endişelenip yapamamasına verilen isim. İçe dönüklük ise daha çok bir tercih olarak karşımıza çıkıyor. Utangaç birisi sosyalleşmek istemesine rağmen sosyalleşemeyebiliyor, fakat içe dönük kişiler utanmamalarına rağmen kendileriyle vakit geçirmeyi tercih ediyorlar.
Bu farkı bir örnekle daha iyi anlayabilmemiz mümkün. Mesela utangaç, yani çekingen bir çocukla içe dönük bir çocuğun aynı sınıfta olduğunu düşünün. Öğretmen bir faaliyet oluşturunca içe dönük çocuk bu aktiviteye katılmak istemez. Utangaç çocuk ise katılmak isteyebilir fakat biraz cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyar.
Klinik psikolog Gülizar Şehitoğlu, bu farktan aşağıdaki sözleriyle bahsediyor:
“Utangaç kişiler durumdan memnun değildir. İçe dönüklükse bir kişilik özelliğidir, kalıcıdır. Utangaçlık ise böyle değildir.”
Bir çocuğun utangaç mı içe dönük mü olduğu nasıl anlaşılır?
“Çocuğum yaşıtlarıyla iletişim kuramıyor” diyorsanız öncelikle bunun çocuğunuz için bir tercih mi yoksa zorunluluk mu olduğunu anlamalısınız. Bu noktada utangaçlıkla içe dönüklüğün farkı devreye giriyor.
Utangaçlık sosyal kaygının bir sonucudur. Utangaç insanlar diğer insanların onları nasıl algıladığını düşünerek kaygılanırlar, dolayısıyla sosyal ortamlarda kendilerini kötü hissederler. Ebeveynler yeterince bilgi sahibi olursa bu durumun üstesinden gelinebilir.
Fakat içe dönüklük ise bir tercih meselesidir. İçe dönük insanlar sakin ortamları tercih eder, kendilerini iyi hissedebilmek için daha fazla alana ihtiyaç duyarlar. Bu durum utangaçlığın aksine doğuştan gelen bir kişilik özelliğidir.
İçine kapanık çocukların arkadaş edinme deneyimleri
Utangaç veya içe dönük çocukların arkadaşlık kuramama nedenlerini, ergenlerde arkadaş edinememe sebeplerini, özgüven eksikliğini anlayarak onlara daha iyi yardımcı olabilirsiniz.
- İçe dönük çocuklar için:
İçe dönük çocukların diğer insanlara sıfırdan yaklaşması, yeni bir duruma girmeleri, bir sohbeti devam ettirmeleri daha zordur. Bunları diğer insanlardan beklerler. Bunun yanında birçok içe dönük çocuk aynı zamanda sosyal kaygıya da sahiptir, bu da onları sosyal ortamlardan uzak tutabilir.
Fakat içe dönük olmak arkadaşlık ilişkilerine olumlu etkilerde de bulunabilir. İçe dönük çocuklar daha derin ve anlamlı ilişkileri tercih ederler, çok iyi empati kurup karşılarındaki kişiyi çok iyi dinleyebilirler. Daha seçici olup daha uyumlu, daha uzun süreli arkadaşlıklar kurarlar. Gülizar Şehitoğlu’na göre içe dönük kişiler, arkadaşlık ilişkilerinde “nicelikten çok niteliği” tercih eder.
- Utangaç çocuklar için:
Utangaç çocuklar, arkadaş edinebilmek için dışarıdan desteğe ihtiyaç duyarlar. Tüm öğretmenler ve ebeveynler, utangaçlık ve içe dönüklük arasındaki farkı anlayıp bu bilgiye göre hareket etmelidir.
Peki utangaç çocukları daha sosyal hâle getirmek için ebeveynler neler yapmalı? Gelin size düşen rolü öğrenelim!
Utangaç bir çocuğa nasıl davranmalı?
İçine kapanık bir çocuğa nasıl davranmalı diye merak ediyorsanız aşağıdaki unsurları göz önünde bulundurmanızda fayda var.
Ebeveynlerin rol model olması
Gülizar Şehitoğlu, utangaç bir çocuğa yardım ederken ebeveyn olarak iyi bir rol model olmanın en önemli unsur olduğunu söylüyor. Çocukların ebeveynleri doğal olarak incelediğini, “Annem yeni bir gruba girdi, acaba nasıl davranıyor?” diye gözlemlediklerini belirtiyor.
Çocuğun sınırlarına saygı göstermek
Çocuk, utangaç olmanın da kötü bir şey olmadığını anlamalı, yeni sosyal ortamlara girerken nasıl hissedeceğini değerlendirmeli. Sonrasında ise “utangaç olmama” zorunluluğu altında kalmadan, kendi inisiyatifine göre karar almalı. Bu şekilde üzerinde daha az baskı hissedecektir.
Yani çekingen bir çocuğun sınırlarına saygı duymalıyız. Bir şey yapmak istemiyorlarsa onu zorlamamalıyız. Aksi takdirde yaptıkları şey hakkında kötü anılar edinecekleri için gelecekte de işleri zorlaşacaktır.
Çocuğa fırsat yaratmak
Ebeveynler, utangaç çocukların sosyalleşebilmesi için onlara fırsatlar yaratmalıdır. Spor kursları, enstrüman kursları gibi faaliyetler bu konuda oldukça faydalı araçlardır. Fakat çocuğunuz büyük bir gruba katılmaktan çekiniyorsa ona baskı kurmayın. İçine kapanık bir çocuğu zorlamak onu daha da çok kabuğuna çekebilir.
Gülizar Şehitoğlu, bu konudaki fikirlerini aşağıdaki şekilde belirtiyor:
“Yüzmeyi bilmeyen çocukları derin denizlere yollayamayız. Öncelikle yapacakları şeyin güvenli olduğunu bilmelerini sağlamalıyız. Küçük bir grupla başlamak çok önemli (tenis gibi birebir aktiviteler olabilir.)”
Çocuğu yavaş yavaş alıştırmak
Çocuğunuzun sınırlarına saygı duymak ve ona sosyalleşmesi için gerekli fırsatları sunmak, beraberinde bir yeni fikri daha getiriyor: Çocuğunuzu sosyalleşmeye yavaş yavaş alıştırmak. Klinik psikolog Şehitoğlu’nun da dediği gibi yüzmeyi bilmeyen çocukları derin denizlere göndermemiz imkânsız.
Bu sebeple öncelikle bire bir olan tenis kursu gibi aktivitelerle çocuğunuzu sosyalleşmeye alıştırabilirsiniz. Sonrasında ise yavaş yavaş daha kalabalık aktivitelere geçerek çocuğunuza aşamalı bir şekilde yardım etmeniz mümkün.
Utangaç çocuklar, bu yöntemle stres yapmadan duvarlarını kırabilir ve dışarıya açılabilirler.
Sosyal kaygıyla başa çıkma yolları
Ebeveynler olarak çocuğa gereken ortamı ve desteği sunsak da çocuklar bazı sosyal ortamlarda stres yapabilir. Sosyal anksiyetenin devreye girdiği bu durumlar için ebeveynler olarak bilmeniz gereken bazı noktalar bulunuyor.
Öncelikle ebeveynler olarak çocuğunuzun kaygılanıp kaygılanmadığını anlamanız gerekir. Çocuklar her zaman bunu açık bir şekilde belirtemeyebilir fakat dikkat edebileceğiniz birçok ipucu çocuğunuzun nasıl hissettiğini ele verebilir.
Örnek vermek gerekirse sosyal ortamlarda yüksek kalp atışı, terleme, karın ağrısı gibi belirtiler çocuğun kaygılı hissettiğini gösterebilir. Eğer çocuk sosyal ortamlardan veya etkileşimlerden kaçınıyorsa bu da anksiyete göstergesi olabilir. Aniden ortaya çıkan öfke krizleri, ağlamalar da çocuğun kendini ifade edebilmek için kullanacağı yöntemler arasında bulunabilir.
Çocuklarda kaygı bozukluğu sorununu sosyal ortamlarda yönetebilmek için kullanılan bazı yöntemler bulunuyor.
Öncelikle sosyal bir ortama girmeden önce çocuğunuzla konuşup onu cesaretlendirebilir, sorun yaşamayacağına kendisini ikna etmesini sağlayabilirsiniz. Bunun için olumlama ve rol yaparak çocuğu hazırlama yollarını tercih edenler de bulunuyor.
Bir diğer yöntem ise bireylerin kaygı seviyesini azaltıp daha rahat hissetmelerini sağlayan relaksasyon, yani rahatlama teknikleri. Derin nefes alma, kaslarımızı gevşetme, olumlu şeyler düşünme gibi teknikleri terapiyle birlikte kullanarak anksiyetenin önüne geçmek mümkün.
Peki terapi aşamasına ne zaman geçilmeli, çocuklarda sosyal kaygının en belirgin semptomları nelerdir?
Sosyal kaygı: Uzman yardımına ne zaman başvurulmalı?
Gülizar Şehitoğlu, içine kapanık çocuklarda sosyal kaygı belirtisi olarak kan basıncının oldukça önemli bir gösterge olduğunu belirtiyor. Sosyal ortamlarda kalp atışlarının hızlanması da aynı şekilde dikkat etmeniz gereken belirtilerden bir tanesi. Sosyal kaygıya sahip çocuklar istemedikleri bir ortamda bulunduklarında kalp atışları hızlanabiliyor, mantıksız şeyler düşünebiliyorlar.
Örnek vermek gerekirse kalabalık bir ortamda herkesin onu izlediğini, kendisinin garip gözüktüğünü zannedebiliyor. Bu durumun sonucunda da terliyorlar, gözleri büyüyor, elleri ve ayakları titreyebiliyor.
Eğer çocuğunuzda bunları gözlemliyorsanız veya çocuğunuz bu semptomlara sahip olduğunu söylüyorsa profesyonel destek almalısınız.
Novakid’le tanışın!
Eğer içeriğimizden faydalandıysanız blog kısmından diğer yazılarımızı da okuyabilirsiniz. Çocuğunuz için bir İngilizce kursu arıyorsanız da Novakid’deki programlarımıza göz atmanızı öneririz.
Novakid, dil öğrenimini eğlenceli bir deneyime dönüştüren yenilikçi bir platform. Aşağıdaki videomuzda bu eşsiz eğitim metodolojimizi görebilirsiniz:
Çocuğunuzun özgüvenini geliştiren, ezberden uzak, eğlence, sohbet ve oyunla dolu kursumuzda ilk deneme dersi tamamen ücretsiz!