Bilingualism nedir? İşte iki dilli bebek yetiştirmeye dair doğru bilinen yanlışlar ve uzman yorumları!
İki dilli bebek yetiştirmek çok heyecan verici bir fikir olsa da toplumda bu konuya dair yer edinmiş birçok endişe bulunmakta. Peki çok dilliliğe neden bazı kişiler tarafından mesafeli yaklaşılıyor, bu endişelerin bir dayanağı var mı? Çocuğa ikinci bir dil öğretmek doğru mudur?
Bu yazımızda dil pedagojisi uzmanı, tecrübeli İngilizce öğretmeni Zeynep Jaggi’nin yorumlarıyla iki dilli bebek yetiştirmeyle, çocukların İngilizce öğrenmesiyle ilgili merak edilen soruların yanıtını aradık. Bilingual eğitime dair bilinmesi gerekenlerden ve ebeveynlerin uygulayaması gereken yöntemlerden bahsettik.
Bilingual ne demek?
İki dilde akıcı olarak konuşabilen kişilere “bilingual” yani “çift dilli” denir. Çift dilli kişiler genellikle hayatının ilk aşamasında iki dili de ana dili olarak öğrenebilirler, fakat bir kişi hayatının sonraki aşamalarında da çift dilli olabilir.
Çift dilliler en temel bazda erken ve geç olarak iki sınıfa ayrılır. İki dili de doğumuyla birlikte doğal olarak öğrenenler erken çift dilli başlığı altında değerlendirilir. Dillerden bir tanesini ise sonradan (12 yaş ve sonrasında) öğrenmiş olan kişiler ise geç çift dilli olarak görülür.
Çift dilliliğe dair yanlış bilinenler
Bir çocuğu çift dilli, yani bilingual olarak yetiştirmek bazı ebeveynler tarafından yanlış bir seçim olarak görülüyor. Toplum içerisinde çift dilli çocuk yetiştirmeye karşı doğru bilinen birçok yanlış bulunmakta. Dilerseniz gelin bu algıların ne olduklarına ve neden yanlış olduklarına ufak bir göz atalım.
“Belli bir yaştan sonra dil öğrenilmez”
Zeynep Jaggi, halkımızda yerleşmiş olan “Belli bir yaştan sonra dil öğrenilmez” algısına karşı çıkıyor. Kendisine göre dil öğrenmek küçük yaşta her ne kadar daha kolay olsa da doğru yöntemler kullanıldığında her yaştan insan kolaylıkla yabancı dil öğrenebilir.
“Çocuğun kafası karışır”
Toplumun çift dilliliğe dair bir diğer çekincesi ise çocuğun kafasının karışacak olması. Fakat bu endişenin de herhangi bir akademik dayanağı bulunmamakta. Zeynep Jaggi, bu algının da bilimsel bir temele dayanmadığını belirtiyor.
“Çok dillilik dil gecikmesi yaratır”
Profesör François Grosjean’ın yaptığı araştırmalara göre göre bir çocuğun birden fazla dilde konuşması, ana dilindeki konuşma yeteneğini etkilemiyor. Toplumda yerleşen bu algı bir mitten ibaret, yani çift dilliliğin dil gecikmesi veya konuşma geriliği ile herhangi bir alakası yok.
Zeynep Jaggi de ebeveynlerde yer edinmiş olan bu algının bilimsel bir dayanağı olmadığını belirtiyor.
“Dile yatkınlığım yok”
Dil öğrenme konusunda birçok kişinin üzerinde durduğu bir diğer konu ise dile olan yatkınlık. Bir kişinin dil yeteneği onun yabancı dilleri daha iyi öğrenmesini sağlayabilir diyelim, peki bu yatkınlığa sahip olmamak birinin dil öğrenmesini gerçekten de engelleyebilir mi?
Zeynep Jaggi, dil öğrenme konusunda yeteneğin etkisi olduğuna inanmadığını belirtiyor. Dil öğrenme gibi çok büyük bir emek isteyen bu konunun “yetenek” diyerek basite indirgenmesine katılmayan Jaggi, insanların yetenek yoksunluğuna bağladığı başarısızlığın aslında metottan kaynaklandığını söylüyor. Kendisine göre doğru metotla herkes yabancı dil öğrenebilir.
“Çok sistematik olmayan, çok dil bilgisi öğrenmeye, ezberlemeye ve kelimeye yönelik bir dil öğretme metodu var. Çeviriye yönelik. İnsanlar konuşmuyor, konuşamıyor, konuşamadıkları için de öğrenme ilerlemiyor. O zaman da bunu yeteneğe bağlayıp olayı bitiriyorlar.”
Bir yabancı dil öğrendikten sonra diğer diller daha kolay mı öğrenilir?
Bir yabancı dil öğrendikten sonra başka bir dile başladığınızda size bu sürecin artık daha kolay geldiğini hissetmiş olabilirsiniz. Dil öğrendikçe diğer dilleri öğrenmenin kolaylaştığını birçok kişide gözlemliyoruz. Bu gerçekten de bir tesadüf değil.
Zeynep Jaggi, bu konuyla ilgili iki noktaya parmak basıyor.
- Aynı dil ailesinden olan diller daha kolay öğrenilir.
Aynı dil ailesinden olan diller gramer bakımından birbirine benzediği için aynı aileden bir dili konuşanların bir diğerini öğrenmesi de çok daha kolaylaşıyor. Buna örnek olarak Türkçe ve Koreceyi, Almanca ve İngilizceyi gösterebiliriz. Bu dillerden birini bilenler, mantığı kaptığı için diğerini de daha rahat öğrenebiliyorlar.
Sadece dil bilgisini anlamak değil, “cognate” olarak adlandırdığımız ortak kelimeler de bunun büyük bir etkisi. Örnek olarak İngilizcedeki “book” kelimesinin Almancadaki karşılığı olan “buch”u ele alabiliriz. Bu tarz kelimelerin varlığı, aynı dil ailesindeki dillerden birini bilince diğerini öğrenmeyi daha kolay kılıyor.
- Dil öğrenmeyi öğreniyoruz.
Zeynep Jaggi’nin bu konuda üzerinde durduğu bir diğer nokta ise insanların dil öğrenmeyi öğrenmesi. Bunu tıpkı spor yapmak gibi düşünebiliriz. Bir kişi bir sporu yapmayı öğrendiğinde vücudu gelişiyor, spor yapmaya alışıyor, kondisyonu gelişiyor. Bu sebeple diğer sporları da daha rahat biçimde öğrenebiliyor.
Bunun için yaptığınız sporlar birbirinden çok daha farklı olsa da, öğrendiğiniz diller çok farklı dil ailelerinden olsa da elde ettiğiniz altyapı işinizi kolaylaştırır. Sonuçta hangi dili öğrenirsek öğrenelim soyut dil bilgisi kavramlarıyla, kurallarla, kelime öğrenebilme yöntemleriyle uğraşıyoruz. Bu deneyim hangi dili öğrenirsek öğrenelim değişmiyor.
Dil öğrenirken neyi yanlış yapıyoruz?
Toplum olarak dil öğrenirken takıldığımız, yanlış yaptığımız önemli bir şey var: Dil bilgisi kurallarına, ezberci yöntemlere yoğunlaşmak. Bu yöntemler çocukların yabancı dil öğrenmesine katkı sağlamadığı gibi aynı zamanda onların dilden soğumasına yol açıyor.
Bu sebeple uzmanlara göre dil öğretimi anlayışımızda ezbere, dil bilgisi kurallarına dayanmaktan vazgeçip iletişim odaklı metotlar izlemeliyiz. Öğrenciler dil bilgisi kurallarını ezberleyerek değil, onları duyup onlara aşina olarak öğrenmeli.
Kısacası dil öğreniminde öğrenciler gereksiz bilgilere boğulmamalı, bunun yerine dili konuşa konuşa, duya duya, hata yapa yapa doğal bir şekilde öğrenmeli – tıpkı bebeklerin ana dillerini öğrendikleri gibi.
Geçmişten günümüze dil öğrenimi
Yabancı dil öğrenmek için aktif olarak kullanılan metotlar, teknolojinin gelişmesiyle birlikte çok farklı hâllere bürünüyor. En verimli şekilde çalışabilmek için bu değişimlere ayak uydurmak, değişimden kaçmamak lazım.
Örneğin 80’li yıllarda kasetler dinleniyor, dinleme odaklı bir yöntemle yabancı dil öğreniliyordu. Yabancı dilde eğitim odaklı kaynaklara ulaşmak o kadar da kolay değildi, sadece sınırlı sayıda kaynaktan belli bir süreliğine çalışılabiliyordu.
Fakat internetin yaygınlaşmasıyla birlikte binbir türlü kaynak ortaya çıktı. Sadece dil eğitim materyallerinin değil, aynı zamanda film, dizi gibi kültürel ögelerin, faydalı uygulamaların yaygınlaşmasıyla birlikte yabancı dil öğrencilerinin eline çok büyük bir fırsat geçti.
Bunun ardından son zamanlarda halk arasında kullanımı yaygın hâle gelen yapay zeka araçları da dil öğrenimine yeni bir soluk katmaya başladı. Öğrenciler yapay zekayla iletişim kurarak, onu bir nevi bir öğretmen olarak kullanarak yabancı dil gelişimlerine katkı sağlayabiliyorlar.
Bütün bu teknolojik gelişimlerin yabancı dil öğrenmeyi kolaylaştırdığı su götürmez bir gerçek. Fakat Zeynep Jaggi, bu noktada teknolojinin faydalarının yanında bir dezavantajına da dikkat çekiyor: Odak süresinin azalması.
Yaygın sosyal medya kullanımı, hızlı içerik tüketimi toplumun çok büyük bir kısmının odak süresini azaltmış durumda – buna öğrenciler de dahil. Artık herkes bir konuyu mümkün olabildiğince kısa sürede öğrenmek istiyor. Odak gerektiren bir iş olan yabancı dil öğreniminde bu yaklaşım maalesef bir dezavantaj.
Yabancı dil eğitiminde öğretmenlerin önemi
Yabancı dile dair kaynakların yaygınlaşmasıyla birlikte birçok kişi artık kendi başına dil öğrenmeyi tercih ediyor – en azından bunu deniyor.
Zeynep Jaggi, bu kaynakların yabancı dil eğitimi için iyi bir destek aracı olduğunu belirtmekle birlikte kesinlikle profesyonel kişi ve kurumlarla birlikte çalışılması gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü dil öğrenmenin sistemini sadece bu işin profesyonelleri biliyor.
Çocuğuna ikinci bir dili konuşma yoluyla edindirmek isteyenleri bu konudan bağımsız olarak değerlendirebiliriz, fakat işin içine “öğretme” girince sistematik bir yöntem izlenmeli.
Çift dilli bir çocuk yetiştirmek için yedi yöntem
- Bol bol konuşun
Bir bebeğe yabancı dili doğal bir şekilde edindirmek istiyorsanız ona iki dilde de bol bol konuşmalı ve ana dil / yabancı dil dengesini yaklaşık 50/50 olarak kurmalısınız. Zeynep Jaggi, bu noktada her ebeveynin bir dil konuşmasından etkili bir yöntem olarak bahsediyor – “Bir ebeveyn, bir dil” adı verilen bu stratejiyi değerlendirebilirsiniz.
- Çocuğunuzun ilgi alanlarını sürece dahil edin
Çocuklar bir konuyu öğrenirken ilgileri hızlıca dağılabilir, bu sebeple onlara yabancı dil öğretirken işin içine eğlenceyi ve onun ilgi alanlarını katmayı unutmayın. Örnek olarak onun sevdiği çizgi filmleri hep birlikte İngilizce olarak izleyebilirsiniz.
- Ana dili İngilizce olan bir öğretmenle çalışın
Çocuğunuza İngilizce öğretmek için bir kursla çalışacaksanız öğretmenlerin ana dilinin İngilizce olduğundan emin olun, bu sayede çocuğunuz İngilizceyi doğrudan kaynağından öğrenebilecektir.
- Oyunlaştırmadan faydalanın
Çocuklar en iyi oyunla öğrenebilir, bu sebeple oyunlaştırma yöntemi yabancı dil eğitimi de dahil olmak üzere birçok yerde kullanılır. Dolayısıyla seçeceğiniz kursun oyunlaştırmada iyi olduğunu bilmek önemli bir unsur.
- Çocuğunuza İngilizce deneyimler sunun
Çocuğunuzun İngilizceye doğal bir şekilde aşina olabilmesi için ona çeşitli kitapları, filmleri, dizileri İngilizce tüketmesini söyleyin. Her seviyeye uygun çocuk kitapları, kolay bir İngilizce seviyesine sahip çizgi diziler bunların örneklerinden sadece bazıları.
- Çevrimiçi bir format kullanın
Eğer çocuğunuzu yüz yüze bir kursa yollama fırsatınız yoksa internetten yararlanabilir, çocuğunuzu çevrimiçi kurslara yazdırabilirsiniz.
- Zaman kaybetmeyin
Dil öğrenmenin yaşı yok fakat dilin en iyi şekilde küçük yaşlarda öğrenildiği de bir gerçek. Bu sebeple çocuğunuzun İngilizce eğitimine mümkün olduğu kadar erken başlamanız daha iyi bir seçenek olacaktır.
Novakid’le tanışın!
Eğer çocuğunuzu çift dilli yetiştirmek isterseniz uzman eğitmenlerimizle online İngilizce dersleri verdiğimiz Novakid’deki programlarımıza göz atın – üstelik ilk deneme dersi ücretsiz!